Thursday, November 30, 2006

loin des villes

bulutlar inmiş yeryüzüne, soğuk bir sis olmuş dolaşır kimsesiz bir kentte.
sokak lambaları altında görüyorum,
çiğ tanelerine çarpa çarpa uzak bir galaksiden gelmiş gibi ilerliyorlar hızlı hızlı.
can acıtan çığlıklar ses tellerinde,
uykumdan alıntı yapıyorlar yaşantılarımın belleğimde kalan hikayelerine.

Wednesday, November 29, 2006

He wore sun glasses&starry eye suprises

Burada durmaktayım. Ellerimdeki mürekkep lekelerine doğrusu bitiyorum. Sürekli yer değiştiren kariyer ritimleri içerisindeyim. Bir masam vardı, bir bilgisayarım, turuncu bir sandalyem, şimdi bir anfideyim, bir hocam var obsesifmiş, hep aynı şeyleri giyip aralarda mandalina yiyor ve çok fevri bir insan olmanın etkisini aile boyu taşımaya yelteniyor. Bir odam vardı, sıcacık, bir yatağım, yerden uzak, yastıklarım üçer üçer ve yumuşak. Balkonumun ufka bakan bir manzarası ve tüllerin ardından kapısı vardı aralanılası. Balkonum var şimdi yine, devrilen yaprakların en sevdiği yuvası. Bir otobüsüm vardı, inmeden önce aynasına bakardım çaktırmadan, şimdi trenlerim var, tünellerin karanlığında içerideki ışığın aydınlattığı olmayan gamzelerime bakıyorum yüzümde. Kahve bardağım vardı ve sabahlığım da, kocaman ekran bir televizyon beklerdi beni salonumda. Göle bakan puslu bir görüntü ardında, plaklarla dolu bir pikap setinin kenarında gecelerimi geçirebilirdim dergilerimle. En çok ama odamda kalırdım heralde, geceleri uyanıp kardeşimin uykusuna sessiz bir öpücük kondurayım diye.

Monday, November 20, 2006

empty heart beats with chocolate drinks

Gent

Oostende treni Flaman'ların en zengin şehirlerinden Gent'te durarak bizi, çok üşüyeceğimiz ama Ortaçağ mimarisi arasında Kubrick filmlerine tanık olacağımız, bütün yapıların peri masalı uzantılarıyla gökyüzüne süzüldüğü ve içimize gülümsemeler serpiştiren bu envai çeşit siyah kemik gözlüklü insanlarla bakışlarınımızın tanışıklaştığı, geceleri ise kırmızı dekorlu dubb ritimlerin arasında sıcak çikolata yudumlayacağımız yere bırakıyor.. Gece bastırdığında nehrin kıyısında karşılaştığımız gözleri parlayan leyleğe bakıp, tramvayların gökyüzüne kurduğu ağların pembe fonunda su birikintilerinden atlayarak düşünüyorum, daha kaç farklı trene binip yansımamı çekmeliyim, kendimi görebilmek için.

Sunday, November 05, 2006

they say, i'm an addicted

fashion city, bring me to my intimity
with your curls in irony,
let there be lights up on me.


Thursday, November 02, 2006

paris j'adore*


Find a way out for me to find out myself.

Wednesday, November 01, 2006

kaydetmek.kaybetmek


bütün unutkanlıklarımla şehirlere isimler biriktiriyorum. unutuyorum. mutlu olmak için unuturken, havai fişeklerimden yoksun kalarak kıpırtılarda yaşıyor, aklımı zorluyorum. gelmiyor, gelmiyor.. neydi, nasıldı, kim gibiydi? bilmiyorum.