Tuesday, September 12, 2006
naftalin maline
Bir küçük evimiz varmış, ben çok küçükken büyük sanırdım. Annemlerin odası yanıbaşımdayken, arada yol yol karolar sayardım. Onların takibinde, erkenden uyanıp yanlarına sırnaşırdım. O Pazar, "Adam Olacak Çocuk" vardı ve ben ona gidecektim. Oysa, gün geldi çattı, burnum gece tıkanmıştı. TRT bandrollü siyah kameralar karşısında sırada bekleyen çocuklardan olamayıp, Barış Manço'nun yüzüklerine takılarak şarkımı söyleyemeyecektim. Oysa kafamda aramızda geçecek konuşmaları birer birer kurmuştum.. Acaba annem bana hangi elbiseyi giydirecek, ne kadar çok fotoğraf çekip, albümlerimize bunlarla volüm katacaktık. Hiçbiri olamadı.. Ben o gün, siyah kırşık desenli kahverengi dolabın arasından sızan ve burun tıkanıklığımdan bile süzülen ince naftalin kokusunun sabah güneşine kattığı beyaz buğusunda yine de mutluydum. Bir yanımda annem, gencecik ve babam, incecik, artık hiç de hatırlamadığım evimizdeki varsaydığım devasa dünyada aralarında bir nokta olarak yerimi bulmuştum..